Dünya Halkları

Uygurlar, Uygur Türkleri

Uygurlar[1]veya Uygur Türkleri (Aksulik, Kaşgarlık, Akerkik, Yarkandlik, Khotanlik, Uighur, Turfanlık[2]) Çin’in kuzeybatısında bulunan özerk Xinjiang veya Sincan Uygur Özerk Bölgesi‘nde yaşayan etnik Türk azınlığın adıdır. Uygurlar, günümüzde Çin nüfusunun % 0,7555’ine denk gelen 11.303.355 kişilik nüfuslarıyla (2010)[3] bölge nüfusunun yaklaşık %45,84’ünü oluşturmaktadırlar. 1945’de bu oranın % 75’ini olduğu göz önüne alındığında Han Çinli yerleşimciler tarafından kuzey Sincan’da seyreltilmiş oldukları ama Güney Sincan’da çoğunluk konumlarını korudukları görülmektedir.[4] Çin kaynaklarında Tiele, Yuanhe, Weihe, Huihe, Huihu, Uygu, Uygur ve Weiwur olarak anılan kimi zaman Müslüman Moğollar olarak da nitelendirilmekle birlikte nadiren de olsa mavi göz ve açık tenli görülebilen, Han Çinlilerinden daha fazla Akdeniz özelliğine sahip bir halktır. Çinliler kendi yaratılış efsanelerine göre ejderhaların torunları iken Uygurlar Türk yaratılış efsanesinde olduğu gibi kendilerini kurtların torunları olarak görmektedir. Efsaneye göre Uygurlar, daha bebekken şarap ve çiğ et tüketen ve 40 günlükken yürüyebilen kahraman Wugsi’nin çocukları olup, Wugsi’nin torunları 24 Uygur kabilesinin kurucusu olmuştur.

Yarkand. Flicr, moniqca (CC BY-SA 2.0)
Yarkand. Flickr, moniqca (CC BY-SA 2.0)

Coğrafya

Uygurlar, muhtemelen 5. yüzyıl gibi erken bir tarihte yerleşik hayata geçen ilk Türk halkı olarak kabul edilmektedir. Uygurlar, Tanrı Dağı’nın (Tien Shan) güneyinde Karş,

Xinjiang
Xinjiang veya Sincan Uygur Özerk Bölgesi

Hetian, Akesu ve Ku’erle gibi köylerde, Taklamakan Çölü ve Tarim Havzası kenarındaki vaha arazisinde Hotan[5], Kaşgar[6], Turfan[7], Aksu[8] ve Korla[9] şehirlerinde yaşamaktadır. Sincan dışında Eski Sovyetler Birliği’nde Orta Asya etnik gruplarından birisi olarak Özbek, Kazak veya Kırgızlar gibi diğer Orta Asya milletlerinin aksine özerk bir cumhuriyete sahip olamamışlardır. Bununla birlikte 1921’deTaşkent’teki Uygurlar Kongresi sırasında resmen Sovyet vatandaşı olarak tanınmışlar ve Kazakistan Cumhuriyeti’nde resmi bir Uygur bölgesi (raion) kurulmuştur. Sincan dışındaki Uygurlar, Türkmenistan ve Tacikistan’da ve daha az sayıda Kazakistan, Özbekistan ve Kırgızistan’da ikamet etmektedir. Uygurlar, bu Orta Asya cumhuriyetlerinin iki ana bölgesinde yaşamaktadır: Özbekistan ve Kırgızistan’ın paylaştığı bir bölge olan Fergana [10] ile Kazakistan’da Yedisu[11] (Zhetysu veya Semirechye). Bunlardan Yedisu kuzey ve kuzeybatıya kadar kumlu çöller, Ili nehri boyunca çayırlar ve yemyeşil ormanlarla, güney ve güneydoğuda ise Tanrı Dağları[12] (Tianshan) ve Çungarya Aladağları[13] (Dzungarian Alatau) dağlarının yamaçlarında ormanlar ve yaylalar ile kaplı olup, mikro-iklimsel çeşitlilik göstermektedir. Fergana ise tersine çöl ve vahalarla dolu kuru ve karasal iklime sahiptir. Kazakistan Uygurları, Alma-Ata Oblastı’nda neredeyse kesintisiz bir kemer oluşturan bir alanda Özbekistan ve Kırgızistan’da ise yerli halkların arasına serpiştirilmiş dağınık bölgelerde yaşamaktadır. 1979 nüfus sayımına göre Sovyetler Birliği’nde yaşayan etnik Uygurların sayısı 210.602 olup, çoğunluğu kırsal köylerde yaşasa da, 50.000’den fazla Uygur kentte yaşamaktaydı: Alma-Ata, 29,618; Frunze, 11,548; ve Taşkent, 9,353. SSCB’nin parçalanmasından sonra Kazakistan’da 223,100 (2009), Özbekistan’da 55,220 (2008), Kırgızistan’da 48,543 (2009) Uygur’un yaşadığı görülmektedir. Ayrıca Türkiye’de 45,800 (2010), Suudi Arabistan’da 50,000 kadar (2013), Rusya’da 3,696 (2010), Avustralya’da 5,000–10,000, Kanada’da 1,555 (2016), ABD’de (Washington D.C. ve Oklahoma) ve Japonya’da 2.000 civarında kişinin ve Pakistan’da ise 1.000 ailenin yaşadığı bilinmektedir[14].

Uygurlar, etnik, kültürel, dilsel ve dini olarak Han Çinlilerinden farklı bir Orta Asya halkıdır. Uzakta binlerce Çinli Uygurun sürgünde yaşadığı modern Türkiye’nin halkıyla uzaktan akrabadır. Çin’de, çoğunlukla Sincan’da olmak üzere yaklaşık 10 milyon Uygur var, aynı zamanda ülke genelinde dağınık, kuzu kebaplarına ve ‘nan’ olarak bilinen yassı ekmeğe dayanan farklı mutfaklarıyla bilinen fabrika ve restoranlarda çalıştılar. Uygur aktivistleri, dilsel önyargı ve ekonomik marjinalleşmenin bir sonucu olarak, genellikle Çinlilerden daha fakir ve daha az eğitimlidirler (Christopher Bodeen, Associated Press, 22 Mayıs 2014)

Kaşkar’da Uygur berber. Flicr, Fidel Kazsip (CC BY-SA 2.0)

Dil

Çince’den çok fazla kelime ödünçleyen “Uygurca” veya “Uygur Türkçesi” Altay Dil Ailesinin[15] Türk dillerinin Güneydoğu veya Doğu Türki Alt Grubuna ait olarak sınıflandırılmıştır. Sincan Uygurları dillerini 13. Yüzyıldan bu yana Arap alfabesi ile yazmaktadır. Daha eski Uygur yazıları ise 6. yüzyılda Semerkant çevresinde yaşayan Pers halkı olan Sogd alfabesine dayanıyordu. Uygur alfabesi Türk dili konuşan başka halklar tarafından da benimsenmiş olup Çin banknotlarında Zhuang, Tibet, ve Moğol dillerinin yanı sıra Uygur diline de yer verilmektedir. Sovyetler Birliği’nde ise 1947’den itibaren Uygur dili Kiril alfabesi kullanılarak yazıya dökülmüştür. Uygurca ve Türkçe’de bir, iki, üç, dört ve beş gibi rakamlar ve pek çok kelime ortaktır. Uygurların çoğu Çince konuşabilmekle birlikte özellikle yaşlılar neredeyse hiç Çince bilmemektedir. Uygur tüccarlar ise Uygurca dışında Çince, Rusça, Özbekçe, Kazakça, Kırgızca ve Türkçe dâhil pek çok dili konuşabilmektedir. Sincan’ uçakla gidecekseniz uçuş görevlileri uçak içerisinde İngilizce konuşmakta fakat Uygurca konuşmamaktadır. Benzer şekilde Sincan (Xinjiang)’daki trenlerde sadece Çince konuşulmaktadır. Çin üniversitelerine girmek ve doğru düzgün iş bulmak için, Sincan’daki Müslüman azınlıkların Çince sınavlarını geçmesi gerekmektedir. Sincan’ın tarihi adlarının Çince isimlerle değiştirilmesi ve Uygurların mandarin lehçesi konuştuğunda Çinlilerce alay konusu olması da Uygurların tepkisini çeken uygulamalardır.

Eski Uygur alfabesi, toplam 18 harfe sahiptir. Sağdan sola doğru yazılır. Harflerin ön, iç ve son ses durumlarına göre başta, ortada ve sonda olmak üzere üçer şekilleri vardır.

Tarih

Uygur tarihi kısmen de olsa Çin tarihi ile iç içe olduğundan, diğer Türk halklarına nazaran daha eski ve iyi belgelenmiş bir geçmişe sahiptir. Uygurların atalarının

Uygur Prensleri, Bezeklik Mağarası.MS 8. yüzyıl duvar resmi, Berlin Etnoloji Müzesi

doğuda Baykal Gölü’nden batısındaki Balkaş Gölü’ne kadar geniş bir bölgede göçebe bir hayat yaşayan “Dingling“ler[16] olması muhtemeldir. 2008 yılında yapılan genetik araştırmalar, Hun-Türk kabileleri ve Tarim’in Hint-Avrupa kabileleri arasındaki karışımın bu halkın oluşturduğunu ortaya çıkarmıştır. Doğu Türkistan’ın ilk halkının Hint-Avrupa kabilelerinin vatanı olduğunu ve bölgede keşfedilen eski Hint-Avrupa mumyalarına dayanan Uygur tarihçi Turghun Almas’ın Uygurlar adlı kitabında 6400 yıldan fazla bir geçmişi olduğu sonucuna varması, 1992 yılında Çin hükümeti tarafından hapse atılmasına sebep olmuştur. Yazılı tarihe göre Uygurlar, 6. yüzyılda birleşen eski bir Türk kabileleri konfederasyonu olup, zaten Uygur kelimesi de Türkçe ‘birlik, ittifak’ anlamına gelmekteydi. MS 740’ta Baykal Gölü’nün güneyinde hanlık kuran Uygurlar, Doğu Türk Bozkır Konfederasyonu’nun hâkimiyeti altına girmiştir. Bu konfederasyon yıkıldığında, Uygurlar, Karluklar[17] ile birlikte, Batı Dış Moğolistan adıyla bilinen yaşadıkları bölgenin kontrolünü ele geçirmeyi başarmıştır. Uygurlar, Köktürk Hanlığı (552-744), Uygur Hanlığı (744-840), Kara-Hanid Hanlığı (840-1212), Gansu Uygur Krallığı (848-1036) ve İdiqut Devleti’nin kurulmasında çok önemli bir rol oynamıştır. MS 757 ve 762 yıllarında asi bir Çinli generaline karşı Tang[18] hanedanının yardımına gitmişlerdir. Uygur prensesleri sık sık Çinli hükümdarlarla evlenmekte, evlilik diplomasisi yoluyla ticari ilişkiler sürdürülüp, barış sağlanmaktaydı. Bu dönemde Uygur halkı Maniciliği benimsemiştir ki, daha sonra Budizm’i ve Nesturi Hristiyanlığı da benimseyecek ama sonunda büyük bölümü İslam dininde karar kılmıştır. Gansu’nun Budist “Sarı Uygurları”, Gaochang’ın Budist Karakhoja Uygurları (bugünkü Turpan) ve modern Kırgızistan, Doğu Kazakistan ve Batı Çin’in büyük bölümünü yöneten büyük Müslüman Qarakhan Hanedanı bu dönemin önemli kollarıdır. Bazı Uygurlar, 9. yüzyılda bölgeye geldiklerinde İslam’ı benimsemişlerse de çoğu ancak 1450’lerde İslam olmuştur. 840 yılında, Kırgızların baskısıyla Uygurlar bölgeden ayrılmak zorunda kalmış güney ve batıya dağılan Uygurlar çoğu zaman yerel halkla (Güney Sincan, Tibet, Qidan ve Moğol kabilelerindeki insanlarla evlenip, karışmıştır. Birçok Uygur güneybatıya Tarim Havzası’nın kuzeyindeki çöl-vaha bölgesine göç etmekle kalmadı, Turfan ve Kucha yakınlarında, giderek tarıma ve ticarete dayalı bir krallık kurdu. Sincan’da, Sogd alfabesine (eski bir İran lehçesi) dayanan yeni bir yazı sistemi kullanan Uygurlar, devlet dini Maniciliğin yanı sıra Budizm, Nesturi[19] Hristiyanlık ve Zerdüştlük ile birlikte kabul edilmiştir. Bir süre sonra Karahıtaylar’ın[20] kontrolü altına girmişler ancak 12. yüzyılda Budist Uygur Krallığı kuzeye gönüllü olarak Çingis (Cengiz) Han’ın yönetimine teslim olmuştur. Bölgeye gelen Marco Polo, onları arkadaş canlısı, eğlenmeyi seven insanlar olarak nitelendirmiştir. 12. yüzyılın başlarında, Qidan kabilesinin bir kısmı Yeludaşi komutasındaki kuzey-doğu Çin’den batıya doğru hareket ederek, 10. yüzyılda Uygurlar, Geluolu ve diğer Türk kabileleri tarafından kurulan Hala Hanlığını (Karahıtaylar) yıkmışlardır. Moğol imparatorluğunun çöküşünün ardından, bölgede dağınık ve çok çok sayıda siyasi güç ortaya çıkmış ve Çing Hanedanı[21] (Qing veya Mançu) döneminde 1600’lerde Çin İmparatorluğu Doğu Türkistan’ın kontrolünü ele geçirip birkaç hanlık kurmuştur. Sincan’ın kuzeyindeki Dzungaria şefi Gerdan, 1678’de Yarkant Hanlığı’nı devirmiş ve Uygur bölgesini yönetmiştir. İmparator Qian Long’un saltanatının 22. yılında Qing ordusu, 1757’de Rus Çar’ının kışkırttığı Dzungaryalı soyluların ayrılıkçı isyanını bastırmış ve 1759’da Poluonidu ve Huojishan tarafından kurulan “Batu Hanlığı”nı yıkmıştır. Sert feodal yönetim ve sömürü, Uygur halkının feodalizme karşı ilk silahlı isyanı olan 1765’te altı ay süren Wushi (Uqturpan) ayaklanmasına yol açmıştır. Çin kaynaklarına göre Uygur feodal beyleri bu dönemde, milliyetçiliği kırmak ve kötüleşen sınıf çelişkilerini örtmek için dini hizipler arasındaki mücadeleleri kullanmıştır. İngilizlerin sağladığı silahlarla donanmış Büyük Khawaja’nın torunu olan Cihangir, 1820’den 1828’e kadar birçok kez Sincan’ın güneyinde ayaklanma çıkarmış ancak askeri zafer kazanamamıştır. Sonuçta 1884’de Xinjiang (Çince ‘Yeni Bölge’) bölgesinin (eski adıyla Doğu Türkistan) tamamına hâkim olana dek bölge tek bir liderin hükümranlığında birleşememiştir. 1881’de Rus Çarlığı zayıf Çin hükümetinden Çin-Rus sınırı boyunca Ili[22] bölgesini almış ama 10 yıl sonra geri vermiştir.  Ruslar, on yıl boyunca vatandaşlık, toprak ve vergiden muaf olma teklifinde bulunduğundan binlerce Uygur Rus tarafına göç etmiştir. Uygur tarihi, Çinlilere karşı isyanlarla dolu olmakla birlikte Orta Asya’daki Uygurların çoğu Çin zulmü ile 19. yüzyılda tanışmışlardır. 1911’de Qing Hanedanlığı’nın çöküşüyle ​​ bölgeyi herhangi bir devletten bağımsız ancak ağır Rus etkisi altında olan eski Qing yetkilileri tarafından yönetilmiştir. 1920’lerde Uygur milliyetçiliği ve bağımsızlık arzusu güçlenmiş, 1931’de Uygurlar Qumul’da ve 12 Kasım 1933’te Khotan, Turpan, Kaşgar, Kucha, Aksu ve Qumul’un çeşitli Uygur beylerini ek bir bayrak altında toplanmış ve Doğu Türk Türk Cumhuriyeti’ni (TIRET) ilan etmişlerdir. Birkaç içinde Çin’in Guomindang kuvvetleri tarafından istila edilen bu devlet Türkiye dışında uluslararası kamuoyunda tanınmamıştır. Buna rağmen milliyetçi miras soğumamış 11 yıl sonra Uygurlar ve Kazaklar 12 Kasım1944’te ikinci Doğu Türkistan Cumhuriyeti’nin (ETR) oluşumunu ilan etmişlerdir. ETR, ABD ile Sovyetler Birliği arasındaki gizli müzakerelerin kurbanı olmuş, Eylül 1949’da Stalin, Mao’nun birliklerini Doğu Türkistan’a göndermesini, Uygur bağımsızlığına son verilmesini ve Uygurları Çin Komünist işgali altında kalmasını onaylamıştır. Eski Doğu Türkistan, Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi (XUAR) adıyla ancak 1955 yılında özerk bir bölge olabilmiştir. Bu süreçte bölgeyi “modernleştirmek ve geliştirmek” için milyonlarca Han Çinlinin yerleşmesini sağlayacak politikaların kademeli olarak uygulanması başlamıştır.

Uyghur (East Turkestan) Woman and Man
Uygur (Doğu Türkistan) Kadın ve Erkeği

1989’da Afganistan’daki Sovyetlerin yenilgisini takiben Uygur militanları, 5 Nisan 1990’da kanla bastırılan silahlı bir ayaklanma başlatmıştır. 1991 yılında Orta Asya’da Türk kardeşlerinin Sovyetler Birliği’nden ayrılıp bağımsız devletler haline gelmesinin verdiği heyecanla Uygurlar bir kez daha gelecekleri için çaba harcamışsa da protestolar çok sayıda ölüme yol açan son derece sert yöntemlerle bastırılmış, toplumun ileri gelenleri sözgelimi ekonomi profesörü İlham Tohti dahil on binlerce kişi “ayrılıkçılık” suçlamasıyla hapis cezasına çarptırılmıştır. Bu süreçte Çin hükümeti ekonomik ve siyasi gücünü uluslararası toplumun sessiz kalması için kullanmayı başarmıştır. 28 Temmuz 2014’te, Yarkent kentindeki binlerce Uygur ayrımcılık, eşitsizlik, yargısız gözaltılar ve kitlesel infazlara karşı protesto gösterileri düzenleyince sonuç farklı olmamıştır. Uygulanan baskı binlerce Uygur’u Doğu Türkistan’dan göç etmeye zorlayarak uluslararası toplumun göz ardı ettiği yeni bir mülteci krizine yol açmıştır. Radikalleşen bazı Uygur militanları bir gün Uygurların Çin işgaline karşı savaşmalarına yardımcı olacaklarına dair  söz aldıkları Suriye’de savaşan isyancı gruplara ve terörist gruplara katılmasına yol açmıştır.

Doğu Türkistan Türk İslam Cumhuriyeti’nin kurulması sırasında Uygur özgürlük savaşçıları, 1933

Siyasi Durum

Uygurlar, komünist devletin eşit vatandaşı olarak kabul eden resmi bir ideolojiye rağmen, Pekin’deki yetkililerle her zaman sıkıntılı bir ilişkiyi sürdürmek zorunda kalmışlardır. 1933 yılında Çin’in iç savaşının ortasında, fırsattan istifade ederek Eski İpek Yolu üzerindeki Kaşgar kentinde kısa ömürlü ama bağımsız bir Doğu Türkistan Cumhuriyetini ilan etmişlerdir. 1949 Ekim’inde Komünist Çin Halk Cumhuriyeti tarafından işgalinden bu yana Uygurlar, ayrımcılığa uğramış, Çin devletinin sistematik etnik ve kültürel baskı politikasına maruz kalmıştır. Kimi yazarlar uluslararası toplum tarafından pek bilinmeyen, Çin ile ilişkilerini bozmamak için pek çok devlet tarafından göz ardı edilen Uygurların durumunu anlatmak için “Çin’in diğer Tibet’i” veya “Çin’in Filistin’i” tanımlarını yapmaktadır. Kamuoyunu yanıltmak için yayınlanan medya raporlarında kimi zaman Uygurlar ‘Çin Müslümanları’ olarak tanımlanmaktadır ki bu durum Uygurlarla Çinlileri ayıran tek farkın ‘din’ olduğu izlenimini yaratmaktadır. Bu duruma ek olarak 9/11‘in ardından ABD’nin İslamcı teröristlere karşı başlattığı savaş rüzgarlarından Çin’in de faydalandığı ve Uygur Türklerine karşı uygulanan baskının bu minvalde gösterilmeye çalışılmaktadır. Oysa ki Çin’in kültürel ve etnik baskı politikalarına cevap olarak radikalleşen Uygurların sayısı pek azdır.

Uyghur girl. Flickr, Todenhoff (CC BY-SA 2.0)
Uygur kızı. Flickr, Todenhoff (CC BY-SA 2.0)

Kültür

Uygurlar, geleneksel olarak göçebe çobanlar olmakla birlikte Sincan ekonomisi 10. yüzyılda farklı alanlara yönlenmiş, Orta Asya vahalarında çiftçilik (Uygurca ‘tarançi’) yapmaya başlamışlardır. Uygurlar bir yandan tahıl, pamuk, meyve ve kavun yetiştiriciliği için geniş sulama sistemleri geliştirirken diğer yandan İpek Yolu bağlantılı şehirlere zanaatkâr ve tüccar (Uygurca ‘sart’) olarak yerleşmişlerdir. Uygurlar ve diğer Orta Asya halkları bu dönemde Bizans ve Pers’i Çin’e bağlayan İpek Yolu üzerinde ticareti benimsemiştir ki o günlerde Uygur tüccarlarının 50 dilde sayabildiği söylenmektedir. Günümüzde ticaret çok daha küçük ölçekte bulunmaktadır. Pazarlar artık Sovyet öncesi günlerde olduğu gibi kent merkezine hâkim değildir. Özbekistan’da pamuk, Kazakistan’da ise hayvancılık Uygur ekonomisinde kilit bir unsur haline gelmiştir. Günümüzde Uygurlar, imalat, madencilik, petrol sondajı, ticaret ve ulaştırma alanlarında yoğun bir şekilde ilgilenmektedir. Birçok el sanatı ve esnaflık geleneksel olarak erkekler tarafından tekelleştirilmişse de kadınlar nakış, desenli keçe ve dokuma halılar gibi alanlarda çalışmaktadır. İslami hayatın egemen olduğu Özbekistan’da kadınlar geleneksel hayatın dışına çıkamamaktaysa da Kazakistan’da Uygur kadınları genellikle yüksek öğrenim görmeye ve beyaz yakalı işleri girmeye teşvik edilmektedir.

Kaşgar’ın kuzeybatısındaki bir banliyönün pazarında Uygur aşçılar.. Flickr, David Stanley (CC BY-SA 2.0)

Uygurların göçebe geçmişleri özellikle yemek alışkanlıklarında kendini göstermektedir. Neredeyse tüm yemekler et içeriklidir (özellikle koyun eti) ve süt ürünleri günlük diyetin önemli bir parçasıdır. Sincan bölgesi kurak olduğu için çoğu tarım türüne uygun olmasa da Uygurlar özellikle pamuk yetiştiriciliğine yönelmiştir ayrıca yünde önemli bir ihraç maddesidir. 1800’lerin sonunda, Sincan’dan Rusya’ya göç eden zanaatkârlar (terziler, şapka imalatçıları, ayakkabıcılar, demirciler, kuyumcular, fırıncılar ve berberler), Yarkand veya Panfilov (Kazakistan) ve Andijian ve Osh (Ferghana Vadisi) gibi şehir ve kasabalara yerleşmiştir. Günümüzde büyük ölçüde İslami öğretilere bağlılıklarını koruyan Uygur halkı buna rağmen batı giyim tarzını büyük ölçüde benimsemiştir. Neredeyse tüm Uygurlar Sünni ve Hanefi Müslüman olmakla birlikte Budizm‘e inanan an sayıda Uygur Türkü, Yughur olarak adlandırılmakta ve Çin tarafından da resmen tanınmaktadır. Uygurlar geleneksel olarak ılımlı bir İslam biçimi izlemişlerse de yakın zamanda kadınalrın yüzlerini peçe ile kapatması gibi Suudi Arabistan veya Afganistan’da daha yaygın olarak görülen uygulamaları da benimsemeye başlamışlardır. Corban[23] adını verdikleri Kurban Bayramı ve Ramazan Bayramı gibi İslami geleneklere düşkün olmakla birlikte pek çoğu da Bahar Festivalini (Çin Yeni Yılı) kutlamaktadır. Şamanist ve animist gelenekler İslam’a rağmen unutulmamıştır ki bazı yerlerde şamanlar hastaları iyileştirmek için Kur’an’dan dualar okuyup, kötü ruhları engellemek için Arapça yazı ile muska takmaktadır. Bazı Uygurlar, bebeklerin kafalarını çok kötü şekilde traş ederek, bebek çalan ruhlarını korkutmayı amaçlardı ki bu da İslam öncesi şamanistik bir uygulamadır.

Kaynakça

Akiner, Shirin (1986). Islamic Peoples of the Soviet Union: An Historical and Statistical Handbook. 2d ed. London: KPI.

Nangbing
Uygur pidesi Nangbing. Flickr, LWYang (CC BY-SA 2.0)

Bennigsen, Alexandre, and S. Enders Wimbush (1986). Muslims of the Soviet Empire: A Guide. Bloomington: Indiana University Press

Ecsedy, H. (1964). ‘Uigurs and Tibetans in Pei-t’ing (790-791).” Acta Orientalia Hungaricae 17:83-104.

Gladney, Dru (1990). “The Ethnogenesis of the Uighur.”Central Asian Survey 9(1):1-27.

Hudayar, Salih.  Contemporary Colonialism: The Uyghurs versus China: https://intercontinentalcry.org/contemporary-colonialism-uyghurs-versus-china/ (13 Şubat 2017)

Levinson, David (Ed.). Encyclopedia of World Cultures. Volume VI. Russia and Eurasia/China. 381-385, 499-500

Ma Yin, ed. (1989). China’s Minority Nationalities, 136-151. Beijing: Foreign Languages Press.

National Minorities Questions Editorial Panel (1985). Questions and Answers about China’s Minority Nationalities.Beijing: New World Press.

Rakowska-Harmstone, Theresa (1983). “Islam and Nationalism: Central Asia and Kazakhstan under Soviet Rule.” Central Asian Survey 20(2).

Uygur kuzu şiş kebabı ‘kawap’, Sincan. Flickr, s tsui (CC BY-SA 2.0)

Rossabi, Morris, ed. (1983). China among Equals. Berkeley and Los Angeles: University of California Press.

Schwarz, Henry G. (1976). ‘The Khwajas of Eastern Turkestan.”Central Asiatic Journal 20:266-296.

Schwarz, Henry G. (1984). The Minorities of NorthernnChina: A Survey, 1-16. Bellingham: Western Washington University Press.

Walcott, Susan M.; Johnson, Corey, eds. (2013). Eurasian Corridors of Interconnection: From the South China to the Caspian Sea. Routledge. ISBN 978-1135078751.

Notlar

[1] Çince Weiwuer ‘维吾尔; Uygurca ئۇيغۇر

[2] Turfanlı kişi

[3] Bazı Uygur aktivistlerine göre, Uygurlar 35 milyon civarındadır.

[4] Han Çinliler, 1945’te Sincan nüfusunun % 9’unu, günümüzde ise %  40’ını oluşturmaktadır. 1949’da Uygur,lar, Urumçi nüfusunun yüzde 93’ünü oluştururken şimdi yaklaşık % 50’sini oluşturuyorlar. % 40 ise Han Çinlidir.

[5] Hotan (Farsça: ختن; Çince: 和阗, 和田; 和闐; Uygurca: خوتەن), Çin’e bağlı Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nin güney batısında İpek Yolu’nun Taklamakan güney güzergâhı üzerinde yer alan tarihi bir vaha şehridir.

[6] Kaşgar ya da Ordu Kent (Uygurca: قەشقەر ۋىلايىت), “hanın oturduğu şehir” demektir Çin’de Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nin batısında yer alan tarihi bir vaha şehridir.

[7] Turfan (Uygurca: تۇرپان, Çince: 吐鲁番/吐魯番), Doğu Türkistan’da tarihi bir vaha şehridir.

[8] Aksu (Uygurca: ئاقسۇ, Çince: 阿克苏/阿克蘇), Çin Sincan Uygur Özerk Bölgesinde bir şehirdir.

[9] Korla (Uygurca:كورلا; Moğolca: Хорл; Çince: 库尔勒; Geleneksel Çince: 庫爾勒), Çin Halk Cumhuriyetinde Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nin güneyinde İpek Yolu’nun Taklamakan kuzey güzergâhı üzerinde yer alan tarihi bir vaha şehridir. 2004 yılında 410.000 nüfusu olup, Bayangolin Moğol Özerk İli’nin başkentitir.

[10] Fergana (Özbekçe Farg’ona ‘Фарғона’, Rusça ‘Фергана’), Özbekistan’da Fergana ili’nin yönetim merkezi olan şehir. Şehir, ülkenin doğusunda Fergana Vadisi’nde, Kırgızistan ve Tacikistan sınırları yakınında yer alır. 2001 yılı resmi nüfusu 183.037’dir. 420 km. batısında Taşkent, 75 km doğusunda Andican şehirleri vardır.

[11] Kazakça Jetisý, Жетісу,  Zhetisu, Jetisuw, Jetysu, Jeti-su, Jity-su, Жетысу, Джетысу; Farsça Haft-āb ‘ت‌آب’).

[12] Tanrı Dağları, Tengri Tagh,Tengir-Too veya Tien-Şan, Orta Asya’da bulunan büyük dağ sistemlerinden birini oluşturan sıra dağlardır. Bugünkü siyasi coğrafya dikkate alınırsa, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan ve Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nin merkezi kısımlarına yayılır.

[13] Çungarya Aladağları,Çin’in Dzungaria bölgesinin ve Kazakistan’ın Zhetysu bölgesinin sınırında bulunan bir dağlık alandır. 450 km uzunluğa ve maksimum 4,464 m yüksekliğe sahiptir.

[14] https://en.wikipedia.org/wiki/Uyghurs

[15] Türkçe, Moğolca, Mançu-Tunguzca, Korece, Japonca ve Kitanca eskiden Ural-Altay olarak adlandırılan bu varsayımsal ailenin üyeleri kabul edilmektedir.

[16] Dingling (Çince: 丁零), Çin tarihçilerine göre MÖ 1. yüzyılda Sibirya’da yaşamış ön-Türkçe konuşan bir topluluk olup, zamanla Xiongnu ve Xianbei gruplarına asimile olmuşlardır.

[17] Karluklar, 766 – 1215 yılları arasında, Orta Asya’da varlığını sürdüren Türk boylarıdır. “Karluk” adı Arap kaynaklarında “حارلوق Harluk”, Farsça eserlerde “حاللوه Halluh”, Çin yıllıklarında ise “Geluolo” (葛逻禄 veya 葛邏祿) biçimlerinde kullanılmıştır. Kadim Türk çağlarında Karluklara “Üç Oğuz” yani “Üçboy” da denilmiştir.

[18] Tang Hanedanı (Çince 唐朝), Sui Hanedanı’nın ardından Çin’e hüküm sürmüş hanedandır. 618’de Li Shimin, Sui Hanedanı’nı devirerek Tang Hanedanı’nı kurdu. Li Shimin daha çok Tang Hanedanı’nın kurucusu İmparator Taizong olarak bilinir. Çin imparatorlarının en ünlülerinden biridir.

[19] Nestûrîlik, Asya’nın çeşitli ülkelerinde mensupları olan bir Hristiyanlık mezhebi. Nestûrîler kendilerini Nestûrî yerine Asurî, Doğu Kilisesi veya Doğu Asurîleri şeklinde anmayı tercih ederler.

[20] Karahıtaylar (Qara Khitai veya Batı Liao Hanedanı, Büyük Liao, da Liao, ‘大遼’, ‘大辽’) Orta Asya’da Hıtay lar tarafından kurulan Moğol devleti. Başkenti Balasagun idi. Tarih sahnesine ilk defa 4. yüzyılda çıkan ve Orhun kitabelerinde “doğudaki Türk düşmanı kavim” şeklinde tanıtılan Moğol asıllı Hıtaylar’ın anavatanları Mançurya’nın güneyidir.

[21] Çing Hanedanı, 1644-1911 yılları arasında Çin’de hüküm sürmüş hanedandır. Kurucusu, Çin’in kuzeydoğusunda yaşayan Mançuların Aisin Gioro klanıdır; bu nedenle Mançu Hanedanı olarak da adlandırılır. Çin’in son imparatorluk hanedanıdır.

[22] İli veya Yili Kazak Özerk İli (Çince 伊犁哈萨克自治州), Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesinin kuzey ve kuzeydoğusunda, Özerk bir ildir. İsmini İli Nehrinden almıştır. Gulca başşehridir.

[23] Çince古尔邦节, Arapça Eid al-Adha